Bağlama-Semah ve Deyişin Alevilikteki Yeri

Alevi-Bektaşiler kendi inançları hakkında özel veya genel anlamda planlı programlı hiç bir yerde pedegojik (eğitimbilim) seviyede bir eğitimle yetişmiyorlar. Özellikle Alevilerin çocukları kendi inançlarından farklı, başka inançsal ve dinsel toplumların dini bilgileriyle eğitim-öğretim kurumlarında eğitilerek, onlardan etkilenirken kendi inançlarından daha da uzaklaşıyor ve hatta kopuyorlar bile! Zaman içerisinde “..bunun ne zararı olabilir ki?” düşüncesiyle belki tepki bile göstermiyorlar.

Bu duruma gelmemizin bir çok sebepleri vardır. Biz Alevilerin geçmişten bugüne kadar dışımızda bulunan güçlü etmenlerin iftira-aşağılama dayatıları ve asimile girişimleri; yüzyılların vermiş olduğu sindirilmişlik ve korkusu; fetva ve katliamlardan doğan zulumler bizi bu durumlara getirmiş, kendi yolumuza ve erkanımıza uzak kalmışızdır.

Çağdaş demokratik yaşama zemininde; baskının, fermanın, fetvanın, toplu kırımların olmadığı yerlerde ne yazık ki, ana-babalarımızın geçmişteki var olan itikatları çocuklarına benimsetilememiştir. Meydanlarda inanç ve itikadi yönde bilgilendirme ve eğitim olmamıştır. Muhabbet meydanlarının canlı tutulamaması ve anne-babalarımızın yol ilkelerinden uzak kalmalarından dolayı yolumuzun kuralları ne yazık ki genç kuşaklara öğretilememiştir. Yaşanmayan inanç, teorik kalmıştır.

Alevi toplumu doğası gereği, Alevice yaşamaktan uzak kalmıştır. Oysa geçmişte; dışındaki etmenlere karşı, inanç ve itikadı korumak babında varlığını sürdürebilmek için, Aleviler kendi inancına özgü takiyyeler geliştirmiştir. Her türlü talana, yağmaya, katliama ve yıkıma karşı bir duruş sergileyerek, içlevsel ilke ve kurallar yetiştirmiş, akl-i inançsal kavramlarla varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

Kendilerine has geliştirdikleri bu etik ve sosyal değerlerle, yürüttükleri ritüeller ve erkânlarla varlıklarını gösterebilmişlerdir; özellikle Cem ve Semahlarımızda. Öyleki bu iki kutsal değerlerimiz kimliğimiz olmuş, onlardan aldığımız derin yaşam gücü ve bağlılığı olsa gerek, bizi hiç kimse tam olarak ne asimile nede yok edebilmiş. Bu erkanların en belirgini ve yaşamsal olanı doğal olarak kutsal olan cem erkanları ve şüphesiz muhabbetlerdir. Her ikisinde de meydan açılır, cem erenleri görgüden-sorgudan geçer; dörk kapının sırlarına vakıf olunurdu.Buralardan alınan derin yaşam gücü ve bağlılığı bizleri hertürlü asimileye karşı korumuştur.

Erkanlarda yürütülen cem ve semahlarda kişinin bireyselliğinden çıkarak birarada, kadınlı, erkekli, yaşlı, genç, çocuk, büyük toplu halde bir can olup hatalarından, kusurlarından, küskünlüklerinden arınıp bir vücut olmak, Pir, Mürşit ve Rehberin huzurunda muhasebe içerisinde olmak, Hak Muhammed Ali sevgisini gönlünce, içtenlikle ve inançsal yanı ile hazmetmektir, yani insandan tecelli eden Hakk’a ulaşmaktır aynı zamanda.

Bu erkanlar gizlilik içinde yapıldığı için, dışarda kalana özellikle başka inançta olana dedikodu malzemesi olmakta idi. Muhabbet inanışta ibadet anlamına gelmektedir. Herhangi bir Alevi cemlerin ve muhabbetlerin dışında nefes okumazdı; kutsal bir misyon üstlendiğinden dolayı, erkan ve muhabbetler dışında bağlama çalmak yol gereği yanlış sayılırdı. Bunu hiç bir Alevi inanç sahibi yapmazdı. Hem okunan nefesler hem de çalınan bağlama kutsal sayılırdı; nefesler okunurken konuşulmaz, konuşuluyorsa susturuldu. Aşık’ın/Zakir’in bağlaması çok kutsal ve değerlidir; telli Kuran’dır. Bağlamanın eşliğinde nefesler, deyişler, düvaz-ı imamlar, mersiyeler okunurken saygı ile dinlenilirdi. Bağlama çalan bağlamaya hakaret ettirmezdi. Zakir bağlamasını alırken niyaz ederek alır; niyaz ederek bırakırdı.

Bağlama Alevi-Bektaşilerde kutsal sayıldığı nedeniyle softa kesimi, nasıl Alevilere saldırıyorsa bağlamaya da saldırmaktan geri kalmıyordu. Bağlama ve müziğin haram, günah olduğu savları öne sürülüyordu. Hatta dans edip kendilerinden geçiyorlar deniliyordu.

Semah disiplinli, düzenli, tertipli ve bilinçli bir şekilde dönülmekteydi. Her yerde ve her zaman dönülmezdi. Semah öyle bir düzenlilik içerisinde yapılırki, pirlerin oturduğu, çerağın yanmakta olduğu bölgeye gelindiğinde, semah dönenler bu bölgeye sırtını dönmezler. Eğer dönerlerse, pir’in temsil ettiği kurumun, yolun; toplanan tüm cem erkanının kurallarına karşı gelinmiş olunurdu. Pir’in oturduğu kutsal yerden geçerken yüzleri pir’e dönük ve hafifçe boynu eğik biçimde geçilir ve yeniden normal dönülmeye devam edilirdi.

Kadın ve erkeğin birlikte döndükleri semahlar: 2, 4 veya 8 kişi ile dönülmekte. Öz olarak cemlerde dönülen semahlar bilinç, görgü, bilgi, saygı, disiplin ve hareketlerin yerli yerinde kullanılması esastır. Düzensizlik yoktur. İnancımıza göre semah yaradanla bütünleşmemizin göstergesidir.

Semah dönecek kişiler nerede hangi hareketi yapacaklarını bilirler. Semahların temel figürleri bir yandan kendi ekseninde dönerken bir yandan da bir daire çizerek dönülür. Dönülen ilk semah, Cem erkanında miraçlamadaki ilk semahdır. Yörelere göre ardından gönüller semahı da dönülür. Anadolu’da yörelere göre kendine has farklı semahlar vardır: Tokat, Erzincan, Şiran Semahı; veya Turnalar, Ali Nur, Hubyar Semahı gibi semahlar vardır.

Genelde figürler birbirine benzemektedirler. Semah dönenler semah esnasında ellerini gökyüzüne kaldırır ardından yere doğru indirirler. Yaşamın kaynağı olan güneşten kopan ışığın yeryüzüne yolculuğunu anımsatır. Semahta ön plana çıkan arınma ve buna laik olmaktır. Öğretimimizde semah dönmek 12 hizmetten birisidir. Semah dönenler yalnız kendileri için değil, oturan ve duran herkes için bir hizmet görmüş gibi kabul edilir.

Semahlar, Cem ibadetlerinin dışında dönülmemeye özen gösterilmeli.. Özel törenlerde yapılacak semahlar özüne uygun yapılmalı. Heryerde ve herzaman dönülmemeli. Semah seyirlik olmadığı için, beğenilme kaygısından uzaktır. Anadolu erenleri semahlarından söz ederlerken, semahların genellikle bağlama eşliğinde dönüldüğü söylemekteler..

Bağlamanın çalınmadığı bir semah yoktur.!

Cemlerde; Can’lara „Merhaba“ ile başlayıp Niyaz ya da Cömert Lokmalara „Şükran ve hayranlıklarını, deyişlerle“ bağlama eşliğinde sergilemişler. Dar’a kalkanlara hızır gibi yoldaş olmuş… Semah’a kalkanlara „Cebrail-i Delil“ ve bütün hizmetlerde eşit coşku ile erenlerin cümlesine dil-göz-kulak gibi duyarlılık ve algılama organları olmuş. Üstelik; akli hünerle ve birikimle uyarmış, destek olmuş..

Can’a Can katmıştır, bağlama… Pir Sultan’ı anımsatmış.. „Gelin Canlar Bir Olalım! …“ demiş! Osmanlı Kadısı’nın dayattığı ihaneti pazarlıksız red etmiş, Pir Sultan ile dar’a çıkmış..

Aşık Veysel’e göz olup „Kainatın Sırrı’nı“ tattırmış ve tanıtmış!

Akarsu’ya, Nesimi’ye ve Hasret’e „Ateşin içinde bile sarılmış!..“ yobazın karanlık tuzağına karşı, Asım’ın Kalemi’nden aydınlığın umudunu haykırmış, bağlama; „onu gelecek kuşaklara teslim ediyoruz!..“ diye…

Aleviler matem orucunda eğlenceden uzak dururlar. Peki saz çalmak, deyiş söylemek, semah dönmek yasakmıdır.? Yapanlar günaha mı girerler.

Tufan’dan Nuh kavmini kurtaran gemi ne ise.. BAĞLAMA’da Aleviliği ve Alevileri Şeriatın, kin ve hışmından Cihat ve saldırı tufanından kurtarmıştır..

Aleviler.. Aleviliğini kitaplardan, okullardan, öğretmenlerden değil BAĞLAMA’dan öğrenmişlerdir. Erkânlarımızda vazgeçilmez değere sahip olan ozanlarımızı .. Seyyid Nesimi, Pir Sultan Abdal, Şah Hatayi, Kul Himmet, Yemini, Virani ve Fuzuli’yi anlatırken, her ozanın kendine özgü yaşam ortamı ile değerlendirilmesi ve herbirinin yaşanan adaletsizlikleri, dönemin siyasi erkinin halka yönelik sosyal, siyasal ve tinsel uygulamalarını ana konu olarak işlediklerini bildirmiştir.

Yedi Ulu Ozan’dan derlenen deyişleri, muhabbetlerde zakir ve dedelerin bağlamasına eşlik etmiş, can kulağı ile dinleyenlere deyiş ve nefeslerdeki sırlara götürmüşlerdir… Bağlama ile sevgisini kederini paylaşmışdır.. Kara libasa bürünmüştür.. neden? Şah Hatayi’nin Çaldıran savaşından yenilgisinden bu yana yaslıdır.. dardadır..

Kim çalıyorsa hakk kelamı söylemiştir..

İlimle giden yolu… sıtkı bütün arayanlara.. rehberdir.. BAĞLAMA!..